top of page

Kardeşler Neden Birbirlerinden Farklıdır?

ecemdoğanaypıçak

Aslında bu sorunun birden fazla yanıtı vardır. Bunlardan ilki, aynı anne ve babaya sahip olarak dünyaya gelseler de aslında kardeşlerin aynı ebeveynlerine sahip olmayışıdır. Çünkü doğum sıramız fark yaratır. İlk çocuk 3 kişilik çekirdek bir aileye doğar. Evin ilk ve tek çocuğu olmayı, sevgiyi-ilgiyi- oyuncakları paylaşmadığı uzun ya da kısa bir dönemin varlığını deneyimler. Ancak ondan sonraki çocuklar, 4-5 kişilik bir aileye, birilerinin küçük kardeşi sıfatıyla gelirler. Sevgi-ilgi-bakım-oyuncaklar gibi birçok şey doğumdan itibaren bölüşülür. Dolayısıyla ilk çocuk bir dönem biricik olmayı deneyimlerken, sonraki çocuklar bu deneyimden görece mahrumdur. Bu nedenle en büyük çocukla, ortanca ve en küçük çocuğun başa çıkmaya çalıştığı sorunlar farklılaşır.

 

İlk çocuk daha önce paylaşmak zorunda olmadığı birçok şeyi paylaşmanın zorluğuyla başa çıkmayı deneyimler. Abi ya da abla olmayı, evin bir anda en büyük çocuğu olmayı deneyimlemeye başlar. Roller, görev ve sorumluluklar farklılaşır. En küçük çocuk, en büyük çocuklara verilen ayrıcalıkların kendisine verilmeyişi ile başa çıkmaya çalışırken, ortanca çocuk; aile içinde kendi yerini bulmaya çalışıyor olabilir. Küçük kardeşi kadar ilgi ve bakım göremediği ancak büyük kardeşi kadar özerk hissetmediği bir yerle başa çıkmaya çalışıyor olabilir.

 

Aynı evde aynı ebeveynleriyle yaşıyor olsak dahi, bize bakım veren kişiler aynı kişiler değildir çoğu zaman. İlk çocuk, ebeveynlerin en tecrübesiz olduğu zamanı deneyimler. Çocuklar doğdukları zamana göre annenin ve babanın farklı yaş ve deneyim özelliklerini, kendilerine kattıkları yeni bilgi ve becerileri, kendilerine dair geliştirmiş oldukları farkındalıkları ya da geçirdikleri iyi, kötü ve zorlu dönemleri doğal olarak çocuklarına yansıtırlar.


Bazen ilk çocuk ekonomik olarak ailenin en konforlu zamanına denk gelirken, ailenin bir arada olduğu görece sorunsuz zamanları yaşayabilir. Ancak bazen ortanca çocuk ebeveynlerinin boşandığı dönemi abla ya da abisinin bu deneyimi daha olgunca kavrayabildiği yaşa kıyasla daha küçük bir yaşta deneyimleyebilir. Son çocuk, ebeveynlerin kendisine daha çok farkındalık kattığı bir döneme ya da hastalık, kaza gibi olumsuz yaşam deneyimlerinin yaşandığı bir döneme denk gelmiş olabilir.


Ebeveynlerimiz her ne kadar tüm çocuklarına eşit ve adil davranmaya çalışsa da, işler her zaman yolunda gitmeyebilir. Bazen bir babanın kız çocuklarına olan düşkünlüğü, erkek çocuklar için ''yetersizlik ve değersizlik'' inançları doğurabilir. Bir annenin erkek çocuklarına olan ilgisi ve bakımı, kız çocuklarıyla aynı olmayabilir. Babamız erkek kardeşimize ''başarısızlık'' kaygısını yansıtırken annemiz ise ablamıza beden ve görünümle ilgili katı taleplerini iletiyor olabilir.

 

Doğduğumuz dönemde ebeveynlerimizin kendi kişisel gelişim özellikleri ve bulundukları sosyal, ekonomik, kültürel, politik şartları da bize olan tutumlarını etkiler ve farklılaştırır. Ebeveynlerin stres seviyesi, bulunduğumuz dış dünyanın şartları, dış dünyada bize destek olan başka yetişkinlerin ve akran gruplarının varlığı gibi birçok faktör bizi, kardeşlerimizden farklı kişilik özellikleri geliştirmek üzere etkiler. Örneğin bizim sahip olduğumuz, destek alabildiğimiz akran gruplarımızın ya da hobilerimizin varlığı, bizi kardeşlerimizden daha farklı kişilik özellikleri geliştirmemiz için etkiliyor olabilir. Ya da çevremizdeki diğer yetişkinlerle geçirdiğimiz zamanın varlığı, bu farklılığı etkiliyor olabilir. Biz büyüdüğümüz dönemi yalnızca çekirdek ailemiz ile geçirirken, abimiz ya da ablamız yaşamındaki birkaç yaz ayını anneannemiz ve dedemizle geçirmiş, kendisine farklı öğrenmeler katmış olabilir.


Toplumsal cinsiyet rolleri ve kültür etkisi de kardeşler arasındaki farklılıkların nedenlerinden biridir. İçinde bulunduğumuz toplum ve kültür, erkek çocuklarının ve kız çocuklarının nasıl yetişmesi gerektiğine dair birçok inanç yaratır. Gelenek-görenekler, örf ve adeletlerle pekiştirilen cinsiyet rolleri karakter özelliklerimizi, sorunlarla başa çıkma davranışlarımızı farklılaştırır. Örneğin, yaşadığımız coğrafyada erkek çocuklarının öfkelerini diledikleri gibi göstermelerine izin veriliyorken, ağlamasına müsaade edilmiyor ve çocuklar ''erkek adam ağlamaz'' gibi cinsiyetçi inançlarla büyütülüyor olabilir. Bu nedenle abimizin üzüntü gibi duyguları ''zayıflık'' olarak etiketlemeyi öğrendiğini ve bu duyguyu bastırarak, sorunlarla öfkeli yanını dümene alarak baş etmeye çalıştığını fark edebiliriz. Aynı zamanda kız çocukları için öfke duygusu izin verilmeyen duygulardan biri olabilir. Bu durum da ablamızın, sorunlarıyla neden içine kapanarak, sessizleşerek ve ''boyun eğerek'' çözmeye çalıştığını daha iyi anladığımız bir yer olabilir.

 

Bununla birlikte doğuştan getirdiğimiz genetik özelliklerin yanında hepimizin mizaç özellikleri farklıdır. Sorunlarla baş etme yöntemlerimiz, mizaç özelliklerimiz ve yukarı saydığımız birçok faktöre göre değişkenlik gösterebilir. Hangi baş etme yöntemini seçtiğimiz aramızdaki farklılıkları oluşturan yerlerden birisidir. Sorunlara teslim mi oluyoruz, çözüm odaklı değil miyiz, sorunlardan kaçmaya mı çalışıyoruz, o sorunlar hiç yokmuş gibi davranıp gerçekte hissettiklerimizin tam tersini mi yapmaya çalışıyoruz? Tüm bunlar aramızdaki karakter farklılıklarını oluşturabilir.





Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page